dün birdenbire aklıma düşmüş ve beni hüzünlendirmiş olan güzel insan.
ilk ve son dizisi
(bkz: yalancı yarim ) i ne çok severek izlerdik annemle.
bazı insanları, onları gerçekte hiç tanımasanız da görmeseni de çok seversiniz. çünkü bazı insanların kalplerinin güzelliği gözlerine yansır ya, barış da böyleydi işte.
kaza haberleri televizyonda dönmeye başladığında sanki evimizden biri gibiymişçesine üzüldüğümüzü ve dua ettiğimizi hatırlıyorum.
ve bir sabah uyandığımda annemin ağladığını görüyorum, "barış ölmüş" diyor ve ağlamaya devam ediyor. günlerce televizyonda gösterilen cenaze törenini her izleyişimizde annem daha da ağlıyor.
ben de, çocukluğun verdiği saçma davranışlardan mı yoksa mizacımın öyle oluşundan mı nedir anneme çaktırmadan ağlıyorum, dizisinin yarım kalışına ağlıyorum, bir daha güzel şarkılar söyleyemeyecek oluşuna ağlıyorum. ama o çocuk halimle, onu hiç tanımıyor olan bizlerin böylesine ağlıyor oluşumuza daha da çok içerleniyorum. öyle iyi bir insandı, öyle güzel etkiler bırakmıştı işte kalplerde. hala da aynı.
ölüm hepimizi bekleyen son, barış'ı erken aldı. erken aldı ama barış'a ve onun gibilere zaten doyulmazdı ki bu dünyada. bazen kendimi, en azından bu iğrenç dünyada daha fazla kalmadı ve layık olduğu cennetindedir diye avuturum.
bazen de onu çok seven bir arkadaşımın, onun mezarından bana getirdiği bir avuç toprağa dokunur onu hissetmeye çalışırım.
nedensiz bir sevgiyle.
huzur içinde uyu barış, gerçek dünyada bir gün görüşebilmek dileğiyle.